1. Anasayfa
  2. Kripto TALKS

Blok zinciri parayı ve işi nasıl değiştiriyor

Blok zinciri parayı ve işi nasıl değiştiriyor
Blok zinciri parayı ve işi nasıl değiştiriyor
0

Kalan Süre

Halving Yaklaşıyor

Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde en büyük etkiyi yapması muhtemel olan teknoloji kapıya dayandı. Bu, sosyal medya değil. Büyük veriler değil. Robot bilimi değil. Yapay zekâ bile değil. Öğrenince şaşıracaksınız. Bu sanal para gibi dijital para birimlerinin altında yatan teknoloji. Buna blok zinciri deniyor. Blok zinciri.

Dünyadaki en tantanalı kelime değil. Ama ben artık bunun, internetin gelecek jenerasyonu olduğuna ve her ticari kuruluş ve toplum için büyük ümit vaat ettiğine inanıyorum, tek tek her birimiz için durum bu.

Bildiğiniz gibi, son birkaç senede bilgi anlamında internete sahibiz. Size e-posta veya PowerPoint dosyası veya başka bir şey gönderdiğimde, aslında size orijinal dosyayı yollamıyorum, kopyasını gönderiyorum. Bu harika. Bu demokratikleştirilmiş bilgi. Ama konu mal varlığı olduğunda — ki burada kast ettiğim şeyler, para hisse senedi, bono gibi finansal varlıklar sadakat meseleleri, entellektüel mülk, müzik, sanat, bir oy, karbon kredisi ve diğer mal varlıkları– size bunların kopyasını yollamak çok kötü bir fikir. Eğer size 100 dolar yollarsam, bu paranın hâlen bende bulunmaması gerçekten önemli ki o durumda bunu size gönderemem. Bu duruma, şifreleme uzmanları tarafından uzun zamandır “çifte harcama” deniyor.

Bugünlerde, tamamen büyük aracılara bel bağlamış durumdayız. Burada kast ettiğim bankalar, hükûmet, büyük sosyal medya şirketleri, kredi kartı firmaları ve benzeri aracılar, ekonomimizde güven anlamında bunu yapıyorlar. Bu aracılar, temize çıkarma, düzeltme ve kayıt tutmadan otantik hâle getirmeye, insanların kimliğini saptamaya kadar ticaretin her alanında işlemlerini yürütmektedirler. Görünüşte iyi bir iş yapmaktadırlar. Ancak büyüyen sorunlar var.

İlk sorun, merkezde toplanmaları. Bu da çökertilmeleri demek, ki bunu yaşayanların sayısı artıyor. JP Morgan, Amerika Federal Hükûmeti, LinkedIn, Home Depot ve diğerleri bunu zor yoldan anladılar. Aracılar, milyarlarca insanı küresel ekonominin dışında bırakıyor. Mesela, banka hesabı açacak kadar paraya sahip olmayan kişiler. İşleri yavaşlatıyorlar. Bir e-postanın dünyanın bir köşesine ulaşması bir saniye alabilir ama paranın banka sistemiyle bir şehrin öteki ucuna ulaşması günler veya haftalar alabilir. İşin büyük kârını alıyorlar– başka bir ülkeye gönderilen paranın yüzde 10’dan 20’ye kadarını. Verilerimizi ele geçiriyorlar. Bu da o işten gelir elde edemeyiz veya hayatımızı daha iyi yönetmek için kullanamayız demek. Mahremiyetimiz tehdit altında. En büyük sorun şu ki, genelde asimetrik olarak dijital çağın cömertliğinden faydalanıyorlar. Varlık oluşumumuz mevcut ama artan sosyal eşitsizlik var.

Peki ya sadece bilgi anlamında internet olmasaydı, değer anlamında internet olsaydı — yani milyonlarca bilgisayarda çalışan büyük, küresel dağıtılmış muhasebe defteri herkesin kullanımına açık olsaydı. Paradan müziğe her türlü mal varlığı, güçlü aracıların yardımı olmadan kaydedilebilse, taşınabilse, işlem görebilse, takas edilse ve yönetilseydi? Ya değer anlamında bağımsız bir ortam olsaydı?

2008’de finansal endüstri çöktü ve belki de buna uygun olarak, Satoshi Nakamoto isimli kimliği bilinmeyen kişi veya kişiler adına sanal para denilen temelinde şifre para birimi kullanan dijital nakit için bir protokol geliştirdiği bir kâğıt yarattı. Bu şifreli para birimi üçüncü tarafa ihtiyaç duymaksızın insanların güvenle işlem yapmasını sağladı. Görünüşte basit olan bu eylem, dünyayı tutuşturan bir kıvılcımı ateşledi. Bu durum herkesi heyecanlandırdı veya dehşete düşürdü veya ilgilendirdi. Birçok yerde durum buydu. Kafanız Bitcoin hakkında karışmasın. Sanal para bir mal varlığıdır; iner ve çıkar. Eğer borsacıysanız, ilgi alanınızda olmalıdır. Daha genel anlamda, şifreli para birimidir. Bir ulus devlet tarafından kullanılan resmi para birimi değildir. Ondan daha faydalıdır. Fakat buradaki vurucu nokta, onun altında yatan teknolojidir. Buna blok zinciri deniyor.

Şu an insanlık tarihinde ilk kez, her yerdeki insanlar birbirine güven duyabilir ve birebir işlem yapabilir. Güven büyük kurumlar aracılığıyla değil, iş birliğiyle, şifreleme ile, bir çeşit akıllı kodlama ile oluşturuluyor. Teknolojide güven olması gerektiği için, ben buna “Güven Protokolü” adını veriyorum.

Şimdi sanırım bu nasıl çalışıyor diye merak ediyorsunuz. Bu da gayet doğal. Paradan müziğe her türlü dijital mal varlığı, merkezi bir yerde depolanmıyor, bunun yerine küresel bir hesap defteri üzerinden şifrelemenin en yüksek seviyesi ile dağıtılıyorlar. Bir işlem yapıldığında, bu işlem küresel olarak milyonlarca ama milyonlarca bilgisayar üzerinde yayınlanıyor. Dünya üzerinde “madenci” ismiyle anılan bir grup insan var. Bunlar genç insanlar, sanal para madencileri. Parmaklarının ucunda inanılmaz bir hesaplama gücü var. Dünya çapındaki Google’dan 10 kat, 100 kat daha büyük. Bu madenciler çok fazla iş yapıyorlar. Her 10 dakikada bir, tıpkı bir ağın kalp atışı gibi, önceki 10 dakikadaki tüm işlemlere sahip yeni bir blok oluşturuluyor. Sonra madenciler, bazı zor sorunları çözmek için işe koyuluyorlar.

Rekabet ediyorlar ve gerçek olanı bularak bloğu tasdik eden ilk madenciye dijital para birimi ile ödeme yapılıyor, blok zinciri durumunda ve sanal para birimiyle. Daha sonra –ki buradaki kilit nokta bu– o blok bir öncekine bağlanıyor ve o da önceki bloğa bir blok zinciri oluşturmak için ekleniyor. Herkes zaman anlamında damgalı, tıpkı dijital mumlu bir mühür gibi. Yani ben gidip de bir bloğu çökertmek istersem ve diyelim ki size aynı parayla ödeme yapıyorum, o blokla birlikte öncekileri de çökertmek zorunda kalırdım. O blok zinciri üzerindeki tüm ticari tarihçe, sadece bir bilgisayar değil milyonlarca bilgisayar eş zamanlı olarak, hepsi de en gelişmiş şifreleme seviyelerini kullanarak dünyadaki en güçlü hesaplama kaynağının ışığında beni izliyor. Bunu yapmak zor. Bu sistem, bugün sahip olduğumuz tüm bilgisayar sistemlerinden çok daha güvenli. Blok zinciri. İşte böyle çalışıyor.

Yani sanal para, blok zincirinin sadece bir tanesi. Daha bir sürü var. Etheryum blok zincirini, Vitalik Buterin isimli bir Kanadalı geliştirdi. Bu kişi, 22 yaşında ve bu blok zincirinin alışılmadık bazı yetenekleri mevcut. Bunlardan biri, akıllı anlaşmalar yapmanızı sağlaması. Yani duyduğunuz şekilde. Kendi kendini düzenleyen bir kontrat. İcra, yönetim, performans ve ödeme işlerini halleden, içinde de bir nevi banka hesabı olan insanlar arasındaki bir sözleşme. Bugün, Etheryum blok zincirinde, her şeyi yapmak için devam eden projeleri var, borsa için yeni bir ikame yaratmaktan, politikacıların vatandaşlara karşı sorumlu olduğu yeni bir demokratik model yaratmaya kadar her şey.

Ne kadar radikal bir değişim getireceğini anlamak için bir endüstriyi inceleyeyim, finansal hizmetler. Tanıdık geldi mi? Rube Goldberg makinesi. Basit bir şeyi yapmak için saçmalık derecesinde karışık bir makine. Yani yumurta kırma, kapı kapatma basitliğinde. Doğrusunu isterseniz, bana finansal hizmetler endüstrisini hatırlatıyor. Yani, köşedeki dükkânda kartınıza dokunuyorsunuz, veri akışı çok sayıda şirket üzerinden gerçekleşiyor, bunların her birinin kendi bilgisayar sistemi var, ki bazılarının bu salondaki birçok kişiden eski, 1970’den kalma ana sistemleri mevcut ve üç gün sonra bir mutabakat sağlanıyor. Blok zinciri finansal endüstrisiyle bir mutabakat yok, çünkü ödeme ve mutabakat aynı anlama geliyor. Sadece hesap defterindeki değişiklik. Wall Street ve tüm dünyada, finansal endüstri bu konuda bir ayaklanma hâlinde. Yerimizi başkası alabilir mi veya başarı için bu teknolojiyi nasıl alırız diye meraklanıyor. 09:06 Bunu niçin önemsemelisiniz? Peki, bazı uygulamalardan bahsedeyim. Refah. İnternetin ilk çağı, bilgi interneti, bize varlık getirdi ama paylaşılan bir refah değil, çünkü sosyal eşitsizlik artıyor. Bugün dünyada artışına tanık olduğumuz, tüm öfkenin, aşırılığın himayeciliğin, yabancı düşmanlığının ve daha kötülerinin temelinde bu sorun yatıyor. İngiltere’nin AB’den ayrılması en güncel örneğidir.

Bu eşitsizlik sorunu için yeni yaklaşımlar geliştirebilir miyiz?

Zira bugünkü tek yaklaşım, varlığı tekrar dağıtmak, insanları vergiye tabi tutmak ve bunu yaymak. Varlığı önceden dağıtabilir miyiz? İlk olarak varlığın oluşturulduğu sistemi, varlık oluşumunu demokratik hâle getirerek, ekonomiye daha fazla insan katarak ve sonra bu kişilerin adil ücret almasını sağlayarak değiştirebilir miyiz? Bunun yapılabileceği beş yoldan bahsedeyim.

Birinci madde: Dünyadaki toprak sahibi yüzde 70 oranda insanın o arazi üzerinde pek hak sahibi olmadığını biliyor musunuz? Honduras’ta küçük bir çiftliğiniz var, diktatörün biri yönetime geçiyor ve diyor ki, “Çiftliğine sahip olduğunu gösteren bir kâğıt parçan var, bunu biliyorum ama hükûmet bilgisayarı, çiftliğin arkadaşımın diyor.” Bu, Honduras’ta kitlesel ölçekte oluyor ve bu sorun her yerde mevcut. Latin Amerikalı büyük ekonomist Hernando de Soto, dünyadaki bir numaralı sorun bu diyor. Ekonomik devinim açısından, banka hesabına sahip olmaktan daha önemli çünkü arazinizin geçerli bir tapusu yoksa, ona karşılık borç alamazsınız ve gelecek için plan yapamazsınız. 10:49 Bugün, blok zincirine arazi tapuları koymak adına, şirketler hükûmetlerle beraber çalışıyor. Böyle olunca, durum değiştirilemez. Bunu çökertemezsiniz. Bu durum, potansiyel olarak milyarlarca insan için varlık anlamında şartlar yaratır.

İkincisi: Birçok yazar, Uber’den, Airbnb’den, TaskRabitt’den, Lyft’den ve benzerlerinden paylaşım ekonomisinin parçası olarak bahsediyor. Bu çok güçlü bir fikir, kişilerin bir araya gelebilmesi, yaratması ve varlığı paylaşması. Benim görüşüme göre, bu şirketler gerçek anlamda paylaşmıyorlar. Aslında, paylaşmadıkları için başarılılar. Hizmetleri bir araya toplayarak satıyorlar. Airbnb’nin 25 milyar dolarlık bir kurum olması yerine, blok zinciri üzerinde ismi B-Airbnb olan dağıtılan bir uygulama olsa ve temelde kiraya verecek odası olan insanlar bunun sahibi olsa. Biri oda kiralamak istediğinde, blok zinciri veri tabanında inceledikleri kriterler uygun odayı bulmalarına yardımcı olsa, sonra blok zinciri, sözleşme işinde yardım etse, işlem yapanı tanısa, ödeme işlemini sistemdeki dijital ücretle halletse — sistem içine yerleştirilse — saygınlık konusunu da ele alsa, bir odaya müşteri beş yıldız verdiğinde, odanın derecelendirmesi sistemde yapılsa ve bu değişmez olsa. Silikon vadisindeki büyük paylaşımcı ekonomi engelleyicileri engellenebilse ve bu da refah anlamında iyi bir işaret olsa.

Madde üç: Gelişmiş dünyadan gelişmekte olan dünyaya en büyük sermaye akışı kurumsal yatırım değildir ve hatta yabancı yardım bile değildir. Para havaleleridir. Bu küresel diyasporadır; insanlar atalarının arazisinden ayrılırlar ve ülkelerindeki ailelerine para gönderirler. Bu yılda 600 milyar dolar demektir ve bu rakam gittikçe artıyor ve de bu kişiler kazıklanıyorlar.

Analie Domingo bir temizlikçi. Toronto’da yaşıyor ve her ay Western Union ofisini biraz nakit parayla ziyaret ederek, Manila’daki annesine para havalesi yapıyor. Bu ona yüzde 10’a mal oluyor; paranın ulaşması dört ila yedi gün sürüyor, annesi ne zaman varacağını hiç bilmiyor. Bu işlem Analie’nin haftada beş saatine mal oluyor. 13:23 Altı ay önce, Analie bir blok zinciri uygulaması olan Abra’yı kullandı. Cep telefonundan 300 dolar gönderdi. Bu para doğrudan annesinin cep telefonuna gitti, herhangi bir aracı olmaksızın. Annesi cep telefonuna baktı — Abra arayüzü Uber’inkine benziyor ve hareket hâlinde Abra veznedarları mevcut. Kendisinden yedi dakika uzakta, beş yıldıza sahip bir veznedarın adına tıkladı. Adam kapıya geldi, kadına Filipin pezolarını verdi, o da parayı cüzdanına koydu. Tüm bu işlem dakikalar içinde bitti ve ona yüzde ikiye mal oldu. Bu refah anlamında büyük fırsat.

Madde dört: Dijital çağın en güçlü varlığı veridir. Veri gerçekten de yeni mal varlık türü. Belki önceki mal varlıklardan daha büyük, tarımsal ekonomi altındaki arazi, endüstriyel işletme ve hatta para gibi. Hepiniz — hepimiz — bu veriyi yaratıyoruz. Bu mal varlığını yaratıyoruz ve bu dijital kırıntıların izini arkamızda bırakarak, hayatımıza devam ediyoruz. Bu kırıntılar sizin eş görüntünüz içinde toplanıyor, yani sanal hâliniz. Sanal hâliniz, sizi sizden daha iyi tanıyor olabilir, çünkü siz bir sene önce ne aldığınızı, ne söylediğinizi veya nerede olduğunuzu hatırlamazsınız. Sanal hâlinizin sahibi siz değilsiniz ve bu büyük bir sorun. Bugünlerde, kara kutuda kimlik yaratmak için sahibinin siz olduğunuz sanal sizi yaratmak üzerine kafa yoran şirketler var. Bu kara kutu sizinle birlikte hareket hâlinde. Dünyanın neresine giderseniz gidin, çok ama çok nekes bir karakteri var. Bir şey yapmak için gereken bilgiyi küçük parçalar hâlinde veriyor. Birçok işlemde, satıcının kim olduğunuzu bilmesine gerek bile yok. Sadece onlara ödeme yapıldığını bilmeleri kâfi.

Daha sonra sizi simgeleyen bu imge o verinin hepsini süpürerek, size parayı yasal olarak kullanma yetkisi veriyor. Bu harika bir şey, zira bilgi mahremiyetimizi korumamıza da yardımcı oluyor. Bilgi mahremiyeti özgür bir toplumun temelidir. Haydi kendi yarattığımız mal varlığımızın kontrolünü yeniden alalım, böylelikle kendi kimliğimize sahip çıkıp onu sorumlulukla idare edebiliriz.

Son olarak, madde beş: İçerik yaratıcısı bir dolu kişi var ve bunlar bu işin adil karşılığını almıyorlar çünkü entelektüel mal varlığı için sistem arızalı. İnternetin ilk çağında bu arızalandı. Mesela müziği ele alalım. Müzisyenler kazanç zincirinin altında kırıntılarla bırakılıyorlar. Eğer 25 yıl önce şarkı sözü yazarı olsaydınız, tutan bir şarkı bir milyon single satardı ve 45.000 dolar civarında telif hakkı ücreti alabilirdiniz. Bugünse, şarkı yazarıysanız, tutan bir şarkı milyonlarca sitede yayınlanır, 45.000 dolar almazsınız, 36 dolar alırsınız, bu da iyi bir pizza almaya yeter.

Imogen Heap, Grammy ödüllü şarkı sözü yazarı, şu an müziği blok zinciri ekosistemine koyuyor. Buna “Mycelia” diyor. Oradaki müziğin onu çevreleyen akıllı bir kontratı var. Oradaki müzik onun entelektüel haklarını koruyor. Şarkıyı dinlemek istiyorsanız, ücretsiz veya dijital bir hesaba akan birkaç mikro sent ediyor. Şarkıyı bir filme koymak isterseniz, durum farklı. İnternet protokolü hakları belirli. Zil sesi yapmak istiyorsanız, durum farklı. Imogen, şarkının bir iş kuruluşu hâline geldiğini söylüyor. Kendini piyasaya sürerek, yazarın haklarını bu platformda koruyor, çünkü şarkının bir ödeme sistemi var, banka hesabı misali, tüm para sanatçıya geri gidiyor ve güçlü aracılara güvenmek yerine o endüstriyi onlar kontrol ediyorlar. Şimdi, bu sadece şarkı yazarlarıyla değil, sanat gibi, icatlar gibi, bilimsel keşifler, gazetecilik gibi her türlü içerik yaratımını kapsıyor. Adil karşılık almayan her meslekten insanlar var. Blok zinciri ile bu kişiler blok zinciri üzerinde yüksek ücretler kazanabilecekler. Bu harika bir gelişme.

Bunlar refah sorununu çözebilecek onlarca fırsat arasından sadece beş tanesi. Refah, blok zincirinin uygulanabileceği sayısız sorundan bir tanesi.

Şimdilerde, teknoloji değil, elbette ki insanlar refah yaratıyorlar. Ancak, benim bir kez daha ifade etmek istediğim şu: Teknoloji, şişesinden kaçan bir cindir. İnsanoğlunun tarihinde bilinmeyen bir zaman diliminde, bilinmeyen kişi ve kişiler tarafından davet edilen bir cin. Ve bize bir başka deneme şansı veriyor, ekonomik güç örgüsünü, işlerin eski düzenini yeniden düzelterek yazmak için bir fırsat. Böylelikle dünyanın en zor sorunlarını çözebiliriz, eğer bunu istersek.

Sağlanan bilgiler ticaret tavsiyesi değildir. Kripto RADAR, bu sayfada verilen bilgilere dayanarak yapılan yatırımlardan sorumlu değildir. Herhangi bir yatırım kararı vermeden önce, bağımsız bir araştırma ve nitelikli bir profesyonele danışmanızı ehemmiyetle tavsiye ederiz.

    Kripto TALKS. Kripto Para Sohbetleri

    Yazarın Profili

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir